12 Eylül 2010 Pazar

Kerem Tunçeri

   
İyi bir şekilde boş koridora yönelmek ve hata yapmadan gayet sakin bir şekilde turnikeyi bırakmak...

Dünya Basketbol Şampiyonası yarı final maçına böyle bir bitiş yakışırdı zaten ve bunu yapabilecek kişi de hem tecrübeli, hem de yetenekli bir guard olabilirdi. Kerem Tunçeri...

Olmuştur sanıyorum bi 8-9 yıl filan. Kendimi futbol üzerine konuşmakta daha kapasiteli görüyor olsam da, gençlik zamanı ciddi olarak basketbol oynuyordum o zamanlar. O aralar İbrahim Kutluay ve Harun Erdenay gibi isimler daha çok ön planda ve maçın gidişatını değiştiren oyuncular. Ama ben maçları izlerken nedense topu rakip sahaya inanılmaz bir şekilde rahatça taşıyan Kerem Tunçeri'den alttan alta birşeyler kapmaya çalışıyorum. Elbet ki, hayalim daha ön planda olan oyuncular gibi makinaya bağlamışçasına şut atabilmek ama bu top sürme işini rahatlıkla yapmanın ne kadar önemli olduğunun da farkındayım.

Tabii o aralar şut açısından çok ön plana çıkan bir oyuncu olmadığı için, etrafımdaki arkadaşlarıma bile "adam çok iyi yaa" filan dediğimde şaşırıyorlar. Ben yıllarca bıkmadan onun stilini izlerken, Kerem Tunçeri'de kendi oyununu daha çok geliştiriyor ve Avrupa tecrübesi de ediniyor.

Bu şampiyona başlayıp da takım için ne kadar önemli olduğunu herkes görürken de, kendi kendime mutlu oluyordum; ünlü bir menejerlik oyununda keşfettiği yeteneğin normal hayatta da adını duyurduğunda mutlu olan insanlar misali. Yarı final maçında da bütün tecrübesiyle müthiş bir son saniye topu kullandı ve maçı çevirdi. Milyonlarca kere tebrikler...

Benim açımdan olay burada bitmiyor tabii. Abisi Kemal Tunçeri de ülkenin yetenekli guardlarından birisiydi ve benim öğrencilik yıllarımda İTÜ forması giymişliği vardır. Tam benim de az biraz takip ettiğim zamanlar, İTÜ'nün birinci lige çıkmak için play-off oynadığı bir dönemde FMV Işıkspor eşleşmesi vardı. Sezon boyu takıma müthiş bir liderlik yapmıştı Kemal Tunçeri ve 4'lü play-off öncesi son maçtı artık. Seride durum 1-1 olup son maç kampüsü İTÜ Ayazağa'nın tam karşısında olan Işık Lisesi'nin spor salonunda yapılacaktı. Müthiş geçen bir maçın ardından Işıkspor son 4 saniyeye girerken attığı mucizevi bir üçlükle 1 sayı öne geçmişti. Mola hakkı olmadığı için oyun hemen başlayacak ama ben çoktan kafamda plan bile kurmuşum topu kullanmaya yönelik. Tam herşey iyi gidip 2 saniye kala rakip sahaya geçilmişken, Kemal Tunçeri bana göre iki adım daha atıp turnikeye girmek yerine acele bir üçlük tercihi yapmıştı ve girmeyen topla birlikte müthiş bir üzüntü ortamı içinde bulmuştuk kendimizi.

Sözün özü, bugün benim adıma Tunçeri Ailesi'nin iki üyesi ile ayrı ayrı yaşamış olduğum anılar açısından da hatırlanacak bir gün oldu. Bugün A Milli Takım'ı desteklerken, o aralar da İTÜ'yü destekliyorduk işte. O İTÜ ki, daha sonra Harun Erdenay ve İbrahim Kutluay gibi basketbolcuları da kadrosunda barındıran ve aynı kafede oturup çay içerken bile ne kadar mütevazi insanlar olduklarını bana öğreten yerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder